Gökyüzü Mavi Kaldı

13.11.08 | Xurshid

http//photoload.ru/data/70/4a/fe/704afe073992cbe13cae2f7715336f.jpg

<b>G&#246;ky&#252;z&#252; Mavi Kald&#305;</b>
Ya&#351;ar Kemal ve Sabahattin Eyubo&#287;lu
Toros Yay&#305;nlar&#305;, &#304;stanbul,1992
Format : rar
The size: 465.58 Kb

&#304;meceden ho&#351;lan&#305;rd&#305; Sabahattin Eyubo&#287;lu. Ba&#351;ka t&#252;rl&#252; &#231;al&#305;&#351;maya akl&#305; ermez, g&#246;nl&#252; yatmazd&#305;. Dostlar&#305;, &#246;&#287;rencileri ile &#231;ok gezdi&#287;i, binlerce foto&#287;rafla saptad&#305;&#287;&#305;, y&#305;llarca derslerine konu etti&#287;i Anadolu sanat&#305; &#252;st&#252;ne Eyubo&#287;lu'nun bir kitap yazmas&#305; beklenirdi. Kim olsa bunu yapard&#305;, kald&#305; ki i&#231;erden ve d&#305;&#351;ardan bir&#231;ok yay&#305;nc&#305;lar bunu istemi&#351;lerdir kendisinden. Yapmad&#305;, neden yapmad&#305;? Bence bir tek yan&#305;t&#305; var : tek ba&#351;&#305;na &#231;al&#305;&#351;maktan ho&#351;lanmazd&#305; da ondan, &#246;yle ki, telif kitap yazmaktan &#231;ok &#231;eviri yapmaya &#246;zen g&#246;stermesi, &#231;eviride yaln&#305;z olmad&#305;&#287;&#305;, bir ba&#351;ka insanla, yazarla durmadan hesapla&#351;mak, &#246;l&#231;&#252;&#351;mek, s&#246;yle&#351;mek zorunda kal&#305;&#351;&#305;ndand&#305;r. &#304;kili ya da &#231;ok ki&#351;ili ili&#351;ki kurmaya bay&#305;l&#305;rd&#305;, yarat&#305;c&#305;l&#305;&#287;&#305; da ba&#351;kalar&#305;nda &#252;r&#252;n verme hevesi uyand&#305;r&#305;p ayn&#305; co&#351;ku i&#231;inde hep birlikte kayna&#351;arak ortaya bir &#351;ey &#231;&#305;karmak diye anlard&#305;. Anadolu Sanat&#305; kitab&#305;n&#305; yazmad&#305; tek ba&#351;&#305;na, masa ba&#351;&#305;nda oturarak, ama bir&#231;ok filmler &#231;evirdi o konuda. Neden, &#231;&#252;nk&#252; filmin haz&#305;rlanmas&#305; da, olu&#351;tuktan sonra g&#246;r&#252;l&#252;p alg&#305;lanmas&#305; da bir imeceyi, hep birlikte bir alma verme c&#252;mb&#252;&#351;&#252;n&#252; gerektiriyordu. Ancak o hava i&#231;inde mutluluk duyard&#305; Sabahattin Eyubo&#287;lu, g&#246;zlerinde k&#252;&#231;&#252;c&#252;k &#305;&#351;&#305;nlar parlar s&#246;ner, g&#252;l&#252;mseyen y&#252;z&#252; d&#246;rt k&#246;&#351;e yay&#305;l&#305;r, b&#252;y&#252;k i&#351;ler y&#252;r&#252;t&#252;rd&#252; sessizce. Ya&#351;am&#305;n i&#231;inde bir yaratmayd&#305; bu, insanca al&#305;&#351;veri&#351;i &#246;z kayna&#287;&#305;na ula&#351;t&#305;ran. B&#246;ylesi yarat&#305;c&#305;l&#305;&#287;&#305; anlayan anlar, anlayamayacak olan da f&#305;r&#305;ldak d&#246;nd&#252;r&#252;yor der ge&#231;erdi.
Bu imece &#231;al&#305;&#351;malar&#305; ile ba&#351;&#305; derde girerdi &#231;ok kez. O &#231;evresinde insanlar&#305;n, dostlar&#305;n ar&#305;lar bala nas&#305;l gelirlerse &#246;yle &#252;&#351;&#252;&#351;t&#252;kleri Sabahattin Eyubo&#287;lu imece &#231;al&#305;&#351;malar&#305;n&#305;n &#231;o&#287;unda yaya b&#305;rak&#305;lm&#305;&#351;t&#305;r: &#304;&#351;in gerektirdi&#287;i uzman ki&#351;ileri bulmakta g&#252;&#231;l&#252;k &#231;eker, onlardan bekledi&#287;i derin ilgiyi, kapsay&#305;c&#305; co&#351;kuyu bulamaz, k&#305;sacas&#305; d&#252;&#351; k&#305;r&#305;kl&#305;&#287;&#305;na u&#287;rar, ama hi&#231;bir &#351;ey belli etmeden ayn&#305; inan&#231; ve g&#252;ven&#231;le sar&#305;l&#305;rd&#305; yeni ba&#351;tan i&#351;ine. Ka&#231; kez ya&#351;ad&#305;m : Belli g&#252;n, belli sanatta herhangi bir imece i&#231;in gelmesi beklenen dost gecikir ya da gelmez, Sabahattin ise ba&#351;&#305;n&#305; ac&#305; bir g&#252;l&#252;&#351;le sallayarak, "Bizim &#252;lkemizde &#252;&#231; ki&#351;i bir araya gelemez," gibi nesnel bir yak&#305;nmadan &#246;teye gitmezdi. Bu alanda y&#252;zeye hi&#231; &#231;&#305;kmayan yaras&#305;n&#305; kendi sarar, ba&#351;ar&#305;s&#305;zl&#305;kla sonu&#231;lanm&#305;&#351; bir giri&#351;imin hemen ard&#305;ndan bir ba&#351;ka giri&#351;ime at&#305;l&#305;rd&#305;.
Sabahattin'in not tuttu&#287;u, an&#305;msama amac&#305;yla bir yere bir &#351;ey yazd&#305;&#287;&#305; g&#246;r&#252;lmemi&#351;, duyulmam&#305;&#351;t&#305;r. Y&#305;llarca iki &#252;niversitede verdi&#287;i derslerin yaz&#305;l&#305; bir tek sayfas&#305; de&#287;il, bir tek s&#246;z&#252; bile ne ya&#351;am&#305; s&#252;resince g&#246;r&#252;lm&#252;&#351;, ne de &#246;ld&#252;kten sonra ortaya &#231;&#305;kan k&#226;&#287;&#305;tlar&#305; aras&#305;nda bulunabilmi&#351;tir. Oysa haz&#305;rlard&#305; derslerini, hem de aylar, g&#252;nler &#246;ncesinden, kafas&#305;n&#305;n i&#231;inde &#231;ok y&#246;nl&#252; &#231;abay&#305; gerektiren bir olu&#351;um ile. Dost meclisinde bir soru atar ortaya, dall&#305; budakl&#305; bir tart&#305;&#351;may&#305; k&#305;z&#305;&#351;t&#305;r&#305;r, ama&#231; - kimse bilmez, kimseye sezdirmez - bir dersinin daha tam ayd&#305;nl&#305;&#287;a kavu&#351;mam&#305;&#351; bir yan&#305;na &#305;&#351;&#305;k tutmakt&#305;. Evet, yazmazd&#305;, eski ku&#351;ak ayd&#305;n&#305;n&#305;n divan edebiyat&#305;n&#305; oldu&#287;u kadar halk gelene&#287;ini de belle&#287;inde tutmaya al&#305;&#351;m&#305;&#351; tutum ve davran&#305;&#351;&#305;yla s&#252;rd&#252;r&#252;rd&#252; sohbetini. T&#252;rk&#252;lerin hepsini ezbere bilir, &#231;evresini saran dostlara an&#305;msat&#305;p s&#246;yletir, bir duraksama oldu mu ipin ucunu gene kendisi bulur, s&#246;z&#252; ondan ona hoplata hoplata, g&#252;le oynaya tamamlat&#305;rd&#305;. Ama, kim inan&#305;r, bir t&#252;rk&#252; defteri vard&#305; Sabahattin Eyubo&#287;lu'nun. Onu pek az ki&#351;i g&#246;rm&#252;&#351;t&#252;r, g&#252;m&#252;&#351;i keten kapl&#305; bu defter hi&#231; ortaya &#231;&#305;kmaz, s&#246;z&#252; edilmezdi. Orada yaz&#305;l&#305; bulunan t&#252;rk&#252;leri bir zamanlar Hasano&#287;lan K&#246;y Enstit&#252;s&#252;'nde derledi&#287;ini bana kendi mi s&#246;ylemi&#351;, yoksa Magdi'den mi duymu&#351;umdur, bunu kesinlikle an&#305;msayamam. &#246;ylesine ge&#231;mi&#351;e kar&#305;&#351;m&#305;&#351; bir olay ki, deftere eski yaz&#305;yla yaz&#305;lm&#305;&#351; t&#252;rk&#252;ler de vard&#305; san&#305;r&#305;m. Evet, vard&#305;, &#231;ok eski bir d&#246;nemde olmu&#351;tu b&#246;yle bir &#351;ey, yani t&#252;rk&#252;lerin yaz&#305;ya al&#305;nmas&#305;, ama nas&#305;l olmu&#351;, neden olmu&#351;tu? Ya&#351;ar Kemal'le t&#252;rk&#252; derlemesi bu soruya &#305;&#351;&#305;k tutacakt&#305;r, &#305;&#351;&#305;k tutmaktad&#305;r.
Ben ya&#351;amad&#305;m, bilmiyorum, ama Ya&#351;ar Kemal &#351;imdi anlat&#305;r der ki, bir gece Bedri Rahmi'nin Narmanl&#305; Han&#305;'ndaki i&#351;li&#287;inde Ahmet Hamdi Tanp&#305;nar, Sabahattin Eyubo&#287;lu, Bedri Rahmi ve kendisi bellekten okumaya ba&#351;lam&#305;&#351;lar, Ahmet Hamdi ile Sabahattin Divan edebiyat&#305;ndan, Bedri ile Ya&#351;ar da Halk edebiyat&#305;ndan s&#246;yledik&#231;e s&#246;ylemi&#351;ler, sabaha kadar hi&#231; durmadan d&#246;km&#252;&#351;ler, sermi&#351;ler &#351;iiri hi&#231; t&#252;kenmeyen bir &#351;&#246;len sofras&#305;nda birbirlerine. Sonra sabah olmu&#351;, &#231;&#305;km&#305;&#351;lar da, Sabahattin, Ya&#351;ar'a : "Gel seninle bir kitap yapal&#305;m," demi&#351; ilk kez. Hasano&#287;lan'da bir defter, Ya&#351;ar Kemal'le bir kitap... Rastlant&#305; de&#287;il bu, &#252;st&#252;nde durup d&#252;&#351;&#252;nmeye de&#287;er. Sabahattin anas&#305;ndan, Trabzon'daki &#231;evresinden, sonra &#246;mr&#252; boyu karde&#351;lerinden, yak&#305;nlar&#305;ndan, evine gelip giden dostlardan, ozanlardan, &#194;&#351;&#305;k Veysel ya da Ruhi Su'dan s&#252;r&#252; ile t&#252;rk&#252; dinlemi&#351;, hepsine sesiyle de&#287;ilse de, g&#246;nl&#252; ile kat&#305;lm&#305;&#351;t&#305;r. Hepsini kendi &#246;mr&#252; s&#252;resinde ya&#351;atacak denli derinden ya&#351;am&#305;&#351;t&#305;r, keyif olsun diye bir kez dinleyip ge&#231;erek de&#287;il. Herbiri inanarak sevdi&#287;i, usuna g&#252;venerek anlad&#305;&#287;&#305; halk&#305;n&#305;n bir y&#246;n&#252;n&#252;, bir &#246;zelli&#287;ini ayd&#305;nlatmaktayd&#305; kendisine. Ayn&#305; merakla, T&#252;rk&#231;e olmayan deyi&#351;lere de ilgi g&#246;sterirdi. Ermenice, K&#252;rt&#231;e t&#252;rk&#252;leri izler, plaklar bulup buldurur, onlar&#305; &#252;st &#252;ste &#231;alar, b&#305;kmadan usanmadan dinlerdi, ili&#351;kiler kurard&#305;, bir motifin, bir ayr&#305;nt&#305;n&#305;n ordan oraya Anadolu halklar&#305; aras&#305;nda nas&#305;l gidip geldi&#287;i, ne denli ya&#351;ay&#305;p ayr&#305;mla&#351;t&#305;&#287;&#305;, benze&#351;ti&#287;i sonsuz bir ara&#351;t&#305;rma konusu g&#246;r&#252;n&#252;rd&#252; g&#246;z&#252;ne. Y&#252;zy&#305;llardan bu yana bir t&#252;m olarak g&#246;rd&#252;&#287;&#252;, bildi&#287;i Anadolu halk&#305;n&#305;n renk renk belirtileriydi bunlar. &#350;a&#351;maz ger&#231;ek olan bu olgulara dayand&#305;rmaktayd&#305; halk &#252;st&#252;ne d&#252;&#351;&#252;nce ve yorumlar&#305;n&#305;. Dile, sanata, uygarl&#305;&#287;a de&#287;gin g&#246;r&#252;&#351;lerinin hepsini bu olgularda kaynakland&#305;r&#305;rd&#305;. Tek ger&#231;ek belge bilirdi bunlar&#305; ve i&#351;te orada hi&#231; yan&#305;lmam&#305;&#351;, T&#252;rkiye'nin ge&#231;mi&#351;i &#252;st&#252;ne &#231;e&#351;itli ara&#351;t&#305;rmalar yap&#305;p da t&#252;rk&#252;y&#252; g&#246;z &#246;n&#252;ne almam&#305;&#351; bilginlerin yan&#305;lg&#305;s&#305;na d&#252;&#351;memi&#351;tir. Onlardaki k&#305;s&#305;rl&#305;&#287;&#305; do&#287;rudan de&#287;ilse de, dolayl&#305; olarak, kendi tutum ve davran&#305;&#351;&#305;yla ele&#351;tirmi&#351;tir b&#246;ylece. Anadolu'yu tarih &#246;ncesi &#231;a&#287;lardan bug&#252;ne dek tan&#305;man&#305;n tek &#231;&#305;kar yolunun &#231;e&#351;itli belirtileriyle yarat&#305;c&#305;l&#305;k &#252;r&#252;nlerini incelemek oldu&#287;una inan&#305;rd&#305;. Nitekim &#199;atalh&#246;y&#252;k kaz&#305;lar&#305;nda alt&#305; bin y&#305;l &#246;ncesi bir yerle&#351;me bulunup da ortaya &#231;&#305;kar&#305;l&#305;nca, Sabahattin Eyubo&#287;lu i&#351;i g&#252;c&#252; b&#305;rakt&#305; ve oraya ko&#351;tu. Yeralt&#305;na oyulmu&#351; evlerin, tap&#305;nak duvarlar&#305;na denkle kaz&#305;l&#305; bi&#231;imlerin &#246;z&#252;ne vararak bunlar&#305;n Anadolu sanat&#305;n&#305;n bir&#231;ok d&#246;neminde, bir&#231;ok t&#252;r&#252;nde, &#246;zellikle kilimlerde geli&#351;egeldi&#287;ini sevin&#231;ten u&#231;arak alg&#305;lam&#305;&#351;, alg&#305;latm&#305;&#351;t&#305;r. An&#305;msar&#305;m, &#199;atalh&#246;y&#252;k ve Hac&#305;lar'dan d&#246;n&#252;&#351;, Sabahattin evine kapan&#305;p g&#252;nlerce uzun karton panolar &#252;st&#252;ne renkli el resimleri &#231;izmi&#351;tir. E&#351;e dosta arma&#287;an ederdi bunlar&#305;, sonra F&#252;reya gibi sanat&#231;&#305; dostlar&#305;n&#305; bu motifi i&#351;lemeye itelemi&#351;, en sonunda da bir mavi gezide G&#246;kova K&#246;rfezi'nin dibindeki Sediradas&#305;n&#305;n o harika kumsal&#305;nda bir kayay&#305; &#231;imento ile &#246;rterek hepimizin ellerini bast&#305;rm&#305;&#351;t&#305; oraya. Bu an&#305;t durur ve ger&#231;ekten bir an&#305;tt&#305;r, &#231;&#252;nk&#252; Sabahattin Eyubo&#287;lu binlerce y&#305;l &#246;nceki Anadolu ile bug&#252;n aras&#305;ndaki sanat k&#246;pr&#252;s&#252;n&#252; derin bir anlay&#305;&#351;la kurmas&#305;n&#305; bilmi&#351;tir.
Ya&#351;ar Kemal'le halk edebiyat&#305;ndan bir demet kurmaya giri&#351;mesi i&#351;te bu anlay&#305;&#351;&#305;n bir sonucudur. Her dost toplant&#305;s&#305;nda dile getirmekten geri kalmad&#305;&#287;&#305; t&#252;rk&#252;leri Ya&#351;ar Kemal'le i&#351;birli&#287;i yaparak yaz&#305;ya d&#246;kme iste&#287;i, t&#305;pk&#305; K&#246;y Enstit&#252;lerinde oldu&#287;u gibi, bu konuda bir ba&#351;kas&#305;ndan da yararlanma, bilgisine bilgi katma e&#287;ilimine dayan&#305;r. Eyubo&#287;lu Ya&#351;ar Kemal'in yazarl&#305;&#287;&#305;n&#305; &#231;ok yak&#305;ndan izlerdi. Romanlar&#305;n&#305; daha gazetelerde tefrika edildiklerinde g&#252;n&#252; g&#252;n&#252;ne okur, ele&#351;tirilerini a&#231;&#305;k a&#231;&#305;k dile getirirdi. Dostluklar&#305; derin bir d&#252;&#351;&#252;n&#252;&#351; birli&#287;ine dayan&#305;r, ayn&#305; ya&#351;am t&#252;rlerini s&#252;rd&#252;rmenin sevincini payla&#351;makta odaklan&#305;rd&#305;. Her bulu&#351;malar&#305; bir sevin&#231; kahkahas&#305; gibi patlard&#305;. Ayn&#305; topraktan f&#305;&#351;k&#305;rm&#305;&#351; iki insand&#305;lar, birbirlerini anlamalar&#305; bizim anlay&#305;&#351;&#305;m&#305;z&#305;n &#246;tesinde &#246;&#287;elere dayan&#305;rd&#305; ku&#351;kusuz. T&#252;rk&#252; s&#246;ylendi&#287;i gecelerde, herkes i&#231;meden co&#351;madan yorgun d&#252;&#351;&#252;nce, Ya&#351;ar Kemal kalk&#305;p da o koca bedeniyle oynamaya ba&#351;lad&#305; m&#305;, yere de&#287;mez gibi hoplayan &#231;evik ayaklar&#305;na, y&#305;lan gibi k&#305;vr&#305;lan kar&#305;n ve kal&#231;alar&#305;na Sabahattin'in dalg&#305;n dalg&#305;n bakt&#305;&#287;&#305;n&#305; an&#305;msar&#305;m. Hem &#351;a&#351;ma okunurdu o bak&#305;&#351;lar&#305;nda, hem de, nas&#305;l diyeyim, bir bildi&#287;ini bir daha g&#246;zle g&#246;r&#252;p alg&#305;lama. Anadolu insan&#305;n&#305;n sonsuzca yeteneklerine, &#231;ok renkli zenginli&#287;ine, &#231;e&#351;itlili&#287;ine tan&#305;k olma bir, bir daha. i&#351;te bu adamla g&#252;&#231; birli&#287;i yaparak bug&#252;ne dek d&#252;zenlenmi&#351; halk edebiyat&#305; se&#231;melerinden daha ba&#351;ka, daha dolgun anlaml&#305; bir se&#231;me yapabilece&#287;ine inanm&#305;&#351;t&#305;.
Bu iste&#287;ini birka&#231; kez dile getirdi&#287;ini duydum. Ya&#351;ar da ayn&#305; co&#351;kuyla yan&#305;t verdi. &#199;al&#305;&#351;ma i&#231;in g&#252;n ve saat saptand&#305;. Ben de ka&#231;&#305;r&#305;r m&#305;y&#305;m, daktilo i&#351;lerinde yard&#305;mc&#305; olurum diye g&#246;n&#252;ll&#252; g&#246;sterdim kendimi. Ama toplanma g&#252;n&#252; ne g&#252;nd&#252;, unuttum &#351;imdi, cuma g&#252;n&#252; m&#252;, yoksa cumartesileri miydi, Gargantua &#231;evirileri ba&#351;lamadan, yani tutuklulu&#287;umuzdan &#246;nce? Uzun bir s&#252;re gitti bu i&#351;. Sabah erkenden geliyordum Bronz Soka&#287;&#305;'na. Kitaplar&#305; dizer, a&#231;ar, beklerdik Ya&#351;ar'&#305;n gelmesini. Ya&#351;ar Kemal bu, uzaktan gelir, bin bir i&#351;i vard&#305;r, bekletirdi bizi, k&#305;rk kez telefon eder, surday&#305;m, &#351;ununlay&#305;m, birazdan geliyorum derdi. Sonunda tam &#246;&#287;le vakti &#231;&#305;kagelir, haydi yeme&#287;e gidelim diye al&#305;p g&#246;t&#252;r&#252;rd&#252; Sabahattin'i. Ama ka&#231; kez kendi yazd&#305;&#287;&#305;, hi&#231; bilmedi&#287;imiz t&#252;rk&#252;ler, tekerlemelerle gelir b&#252;y&#252;lerdi hepimizi. Kitaplar&#305; okuyarak se&#231;meler yapmalar&#305; &#231;ok ilgin&#231;ti. Ya&#351;ar okur, okuduk&#231;a akl&#305;na bir ba&#351;ka t&#252;rk&#252;, bir ba&#351;ka varyant gelir, dalar giderdi t&#252;rk&#252;y&#252; &#231;evreleyen olaylar&#305;n anlat&#305;m&#305;na. &#199;ukurova'n&#305;n ozanlar d&#252;nyas&#305; at&#305;&#351;malar&#305; ile canlan&#305;verirdi Eyubo&#287;lu'lar&#305;n d&#246;rt duvar&#305; aras&#305;nda, Magdi piyanosunu b&#305;rak&#305;p benimle birlikte dinlemeye koyulurdu iki adam&#305;n konu&#351;malar&#305;n&#305;. Kimi zaman Thilda da &#231;&#305;kagelir, kat&#305;l&#305;rd&#305; bize. Dolu dolu &#231;al&#305;&#351;&#305;r, g&#252;r&#252;l g&#252;r&#252;l konu&#351;ulurdu. Bir toplant&#305;da se&#231;ilip de ertesi toplant&#305;ya daktilo edilmi&#351; olarak gelen sayfalar birikiyor, kitap dolgunla&#351;maya ba&#351;l&#305;yordu. Sabahattin'le Ya&#351;ar kimi zaman kitaba koyacaklar&#305; ad&#305; tart&#305;&#351;&#305;rlard&#305;. Geli&#351;ig&#252;zel bir ad olmayacakt&#305;. Bir&#231;ok &#246;neriler yap&#305;yorlar, hi&#231;birinde karar k&#305;lam&#305;yorlard&#305;. Al&#305;nt&#305;lar &#246;yle &#231;ok, al&#305;nacak daha o denli &#231;ok t&#252;rk&#252; ve deyi&#351; vard&#305; ki, kitab&#305;n yak&#305;n bir gelecekte tamamlan&#305;p yay&#305;nlanabilece&#287;ine inanam&#305;yorduk hi&#231;birimiz. Nitekim &#246;yle oldu. Sabahattin'i yitirdi&#287;imiz g&#252;nden bu yana d&#246;rt y&#305;l ge&#231;ti. O derleme yar&#305;da kalm&#305;&#351;t&#305;. Ya&#351;ar Kemal'e haydi yap bitir diyorduk ama bu &#231;al&#305;&#351;man&#305;n Sabahattin'siz ne denli tats&#305;z tuzsuz oldu&#287;unu bilmez miydik! Dostu yitirme ac&#305;s&#305;n&#305;n biraz dindi&#287;i, ona sevgi ve sayg&#305;n&#305;n b&#252;y&#252;d&#252;k&#231;e b&#252;y&#252;d&#252;&#287;&#252; &#351;u g&#252;nlerde tamamlayabildi Ya&#351;ar Kemal bu kitab&#305;. Eyubo&#287;lu'nun d&#246;rd&#252;nc&#252; &#246;l&#252;m y&#305;l d&#246;n&#252;m&#252;ne yeti&#351;tirmektedir. Sabahattin'in g&#246;zlerinde &#231;ok kez okumu&#351;umdur : Ya&#351;ar Kemal'in bunca dolgun &#252;r&#252;n&#252; aras&#305;nda bu derleme i&#351;ini sona erdirece&#287;inden ku&#351;kulan&#305;rd&#305;. Ku&#351;ku da&#287;&#305;ld&#305;, kitap &#231;&#305;k&#305;yor. Sabahattin Eyubo&#287;lu'nun an&#305;s&#305;na bundan g&#252;zel bir arma&#287;an olamaz.

Azra Erhat
Aral&#305;k 1977

<div align="center">
Уважаемый пользователь, вам необходимо зарегистрироваться, чтобы посмотреть скрытый текст!
</div>

Поделитесь записью в соцсетях с помощью кнопок:

Просмотров: 4501
Рейтинг:
  • 0
MySQL ERROR [query]: *** (you don't have a permission to see this error) ***